“Erken teşhis ve tedavi görme engelini büyük oranda önlüyor”

Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, “Çoğu görme engelli birey kalıtımsal, doğuştan hastalıklar sebebiyle görme engelli hale gelmektedir. Akraba evlilikleri, gebe bireyin geçirdiği çeşitli enfeksiyonlar, kan uyuşmazlığı yahut prematür doğumlar sonucu dünyaya gelen çocukların birden fazla görme engelli adaylarıdır. Münasebetiyle bu hastalıkların erken teşhis edilmesi ve erken tedavisi görme pürüzünü büyük oranda önlüyor. Ayrıyeten, şeker hastalığı yani diyabet ya da glokom ve yaşa bağlı sarı nokta hastalığı, bilhassa ileri yaşlarda çok kıymetli görme pürüzü riski teşkil etmektedir. Bunlar mutlaka erken teşhisle ve erken tedaviyle önlenebilir” dedi.

“Görme engelli çocuklarımızın görme dışındaki duyularıyla eğitim almaları gerekiyor”

Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Ufuk Elgin, “Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası” nedeniyle açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Elgin, açıklamasında şunları söyledi:

“Kuşkusuz engelli hayat çok sıkıntı ve bunların en zorlarından biri de görme engelli hayat. Kimi vakit doğuştan, kimi vakit ise sonradan oluşan kimi hastalıklar nedeniyle görme manisi meydana gelmektedir. Görme manisi, kişinin uygun gören gözünün 20/200 yani 10’da 1 ve altında görmesi demektir. Toplumda yüzde 6 ila 7 oranında görülmektedir. Şahıslar doğdukları andan itibaren etrafı gözlemlerler ve pek çok bilgiyi, beceriyi ve davranışı görme yetisiyle elde ederler. Hasebiyle görme engelli bireylerin bilişsel, toplumsal manada gelişmelerinde de çok büyük zorluklar yaşaması kaçınılmaz bir durum oluyor. Kuşkusuz bu bireyler toplumda çok büyük zorluklarla karşı karşıya geliyorlar ve bu çocukluklarından itibaren başlıyor. Meskende hayatları güç oluyor. Tahminen de en kıymetlisi okulda hayat çok güç olabiliyor. Bu çocuklarımızın birçok olağan sınıflarda olağan eğitim alamıyorlar. Bizim eğitim sistemimizde görme duyusu çok çok kıymetli.

Görme engelli çocuklarımızın görme dışındaki duyularıyla eğitim almaları gerekmektedir. Bundan ötürü özel sınıflarda hatta özel okullarda eğitim almaktadırlar. Fakat bunu sağlayamayan çocuklarımız eğitim almakta zorlandıkça giderek kendilerini izole ediyorlar. Öteki çocuklarla ve toplumla bağlantıları maalesef kalmıyor. Benzeri zorluklar iş hayatında da yaşanıyor. Gereğince verimli çalışamıyorlar. Şayet kendilerine uygun bir iş kolu değilse işsiz kalabiliyorlar. Maddi ve manevi olarak diğerlerine bağımlı olabiliyorlar. Bu da nitekim kendilerine çok büyük bir yük oluyor.”

Prof. Dr. Elgin, sözlerine şöyle devam etti:

“Çoğu görme engelli birey kalıtımsal, doğuştan hastalıklar sebebiyle görme engelli hale gelmektedir. Bunların birçok da kalıcı hastalıklar olduğu için bu durumla uğraş hakikaten çok değerlidir. Akraba evlilikleri çok kıymetli bir etkendir. Münasebetiyle akraba evliliklerinin önlenmesi ya da ailelere genetik danışmanlık verilmesi çok çok değerlidir. Misal formda, gebe bireyin geçirdiği çeşitli enfeksiyonlar, kan uyuşmazlığı ya da prematür doğumlar, son yıllarda çoklu gebeliklerin artmasıyla prematür doğumlar da arttı. Bu çocuklar çok önemli görme engelli adaylarıdır. Bu hastalıkların erken teşhis edilmesi, erken tedavisi görme mahzurunu büyük oranda önlüyor. Bir de sonradan edinilmiş birtakım durumlar var. Bunların kıymetli bir kısmı kazalardır. İş kazaları ve trafik kazaları konusunda gerekli tedbirlerin alınması, görme engelli bireylerin oluşumuna pürüz olacaktır. Kimi edinsel hastalıklar, şeker hastalığı yani diyabet, glokom ya da yaşa bağlı sarı nokta hastalığı, bilhassa ileri yaşlarda çok değerli görme pürüzü riski teşkil etmektedir. Bu hastalıkların mutlaka erken teşhisle, erken tedaviyle önlenebilir olduğunun altını çizmek istiyorum.” (DHA)